Derealizasyon, bireyin çevresindeki dünyanın gerçek dışı, yabancı ya da uzakmış gibi algılanması durumu olarak tanımlanır. Söz konusu psikolojik durum, kişilerin çevrelerini sanki bir film ya da rüya gibi hissedip gerçeklikten kopmuş gibi bir an yaşamasına yol açar. Derealizasyon; yoğun stres, anksiyete, travma sonrası stres bozukluğu ya da bazı psikiyatrik hastalıklarla ilişkilidir. Ancak bireylerde tek başına da ortaya çıkabilir. Böyle bir durum da kişinin çevresindeki her şeyi tuhaf, bulanık ya da distopik bir şekilde algılamasına neden olur.
Derealizasyon belirtileri arasında; çevredeki objelerin ya da insanların bulanık veya abartılı görünmesi, zamanın hızla geçtiği hissi, seslerin ve görüntülerin gerçek dışı bir şekilde algılanması yer alır. Ayrıca bu durum sık sık kişinin kimliğini ve benliğini sorgulamasına da zemin hazırlar. Bireyler, bu belirtileri yaşadıklarında çevrelerinin gerçek olup olmadığını sorgularlar ve kendilerini dışarıdan izleyen bir göz gibi hissedebilirler.
Derealizasyon Ne Demek?
Derealizasyon, bireyin çevresindeki dünyayı yabancı, yapay ya da uzak bir şekilde algılaması durumudur. Kişi, çevresindeki nesneler, insanlar ya da olaylarla bağ kurmada zorluk çeker. Bunun yanı sıra normalde alışık olduğu çevreyi sanki bir dış gözlemciymiş gibi seyredebilir. Söz konusu durum, duygusal bir yabancılaşma ve dünya ile bağın zayıflaması hissine yol açar.
Çevreye duyarsızlaşma; anksiyete, stres ya da travma gibi psikolojik durumlarla ilişkilidir. İlgili belirtiler ise bireyin günlük işlevselliğini önemli ölçüde etkiler. Aynı zamanda depresyon, panik bozukluğu ve bazı psikiyatrik hastalıklarla birlikte de görülebilir.
Derealizasyonun nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte beyin ve zihinsel süreçlerdeki dengesizliklerin bu durumu tetiklediği düşünülür. Böyle bir durum, kişinin gerçeklik algısının bozulmasına yol açarak kendisini ve çevresini anlamada zorluk çekmeye sevk eder. Birçok birey, derealizasyon deneyimini kısa süreli bir durum olarak yaşarken bazıları için bu hisler kronikleşebilir ve tedavi gerektirebilir. Tedavi süreci ise psikoterapi ve bazen ilaçlarla yönetilebilir.
Derealizasyon Belirtileri Nelerdir?
Derealizasyon görülen kişiler, çevresindeki her şeyin bir sis perdesi arkasındaymış ya da hayal gibi olduğuna dair güçlü bir algı yaşar. Bunun yanı sıra etraftaki renkler ya da sesler normalden farklı algılanır. Örneğin; çevredeki nesneler soluk, bulanık ya da şekilsiz olarak hissedilebilir. Derealizasyon belirtileri arasında aşağıdakiler de yer alır:
● Zamanın yavaşladığı ya da hızlandığı hissi sıkça yaşanır.
● Günlük olarak aşina olunan mekanlar ya da kişiler tanıdık gelmeyebilir. Ayrıca tamamen yabancı gibi de hissedilebilir.
● Çevrenin donmuş gibi algılanması ya da hareketlerin yapay göründüğü hissinin yaşanması mümkündür.
Yukarıdaki unsurların yanı sıra çevreye karşı duygusal tepki azalmış ya da tamamen ortadan kalkmış olabilir. Söz konusu durum, kişide çevresiyle bağ kuramama hissine yol açar.
Derealizasyon bozukluğu çoğu durumda geçici bir durumdur ancak bazı bireylerde tekrarlayıcı ya da kronik hale gelebilir. İlgili belirtiler şiddetli kaygı bozuklukları, travma sonrası stres bozukluğu, depresyon ya da diğer dissosiyatif bozukluk ile ilişkilidir. Eğer semptomlar sık ve yoğun bir şekilde yaşanıyorsa bir uzmana başvurulması çok önemlidir. Uygun terapi ve müdahalelerle durumun yönetilmesi mümkündür.
Derealizasyon Nedenleri Nelerdir?
Travma, derealizasyonun en sık görülen nedenlerinden biridir. Fiziksel, cinsel ya da duygusal istismar gibi yoğun stres yaratan olaylar, bireyin gerçeklikle olan bağını koparabilir. Travmatik bir olay sırasında beynin savunma mekanizması olarak çevreyi gerçek dışı algılama eğilimi gösterdiği bilinir. İlgili durum, çocukluk döneminde maruz kalınan travmaların ardından gelişebilir. Bunun yanı sıra söz konusu psikolojik rahatsızlığın nedenleri arasında aşağıdakiler de yer alır:
Anksiyete Bozuklukları
Anksiyete bozuklukları, panik ataklar sırasında sıkça derealizasyon belirtileriyle ilişkilendirilir. Yoğun stres, kalp atış hızının artması ve nefes darlığı gibi fizyolojik belirtiler, bireyin çevresini yabancılaşmış bir şekilde algılamasına neden olur. Anksiyetenin sürekli hale gelmesi ise derealizasyonun kalıcı bir sorun haline dönüşmesine yol açabilir.
Depresyon
Depresyon, derealizasyon için başka bir yaygın nedendir. Bireyin kendisini duygusal olarak kopuk hissetmesi, çevresini bulanık ya da anlamdan yoksun algılamasına neden olur. Bu noktada majör depresif bozuklukta derealizasyon, ruhsal boşluk hissiyle birlikte ortaya çıkarak kişinin yaşam kalitesini önemli şekilde etkiler.
Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB)
TSSB de derealizasyonun sıkça görüldüğü bir diğer psikiyatrik bozukluktur. Travmatik bir olaydan sonra birey, olayı zihinsel olarak yeniden yaşarken çevresini gerçek dışı algılayabilir. Böyle bir durum da beynin travmatik deneyimin etkisini azaltma çabasının bir sonucu olarak yorumlanır.
Madde Kullanımı
Uyuşturucu ve alkol gibi maddelerin kullanımı da söz konusu rahatsızlığı tetikleyebilir. Bu çerçevede halüsinojenler ya da yüksek dozda kullanılan esrar gibi maddeler, bireyin algılarını değiştirerek çevreyi gerçek dışı algılamasına zemin hazırlar. Bunun yanı sıra madde kullanımına bağlı olarak gelişen yoksunluk sendromları da semptomları artırır.
Uyku Bozuklukları
Kronik uyku eksikliği ya da uykusuzluk, beynin normal işlevlerini yerine getirmesini zorlaştırır. Söz konusu durum, bireyin çevresini gerçek dışı ya da rüya benzeri bir şekilde algılamasına yol açabilir. Uyku apnesi gibi rahatsızlıklar da derealizasyon hissini tetikler.
Nörolojik Rahatsızlıklar
Epilepsi, migren ve beyin tümörleri çevreye karşı duyarsızlaşma semptomlarına neden olur. İlgili rahatsızlıklar beynin belirli bölgelerini etkileyerek algı bozukluklarına yol açar. Bu noktada temporal lob epilepsisi, derealizasyon hissiyle sıkça ilişkilendirilir.
Hormonal Dengesizlikler
Hormonal dengesizlikler de derealizasyonun bir diğer nedenidir. Bu kapsamda tiroid fonksiyon bozuklukları, bireyin zihinsel ve duygusal durumunu etkileyerek çevresini algılama biçimini değiştirir. Menopoz ya da ergenlik dönemlerinde hormonal dalgalanmalar da belirtileri tetikleyebilir.
Kronik Stres
Kronik stres, vücudun sürekli olarak "savaş ya da kaç" tepkisi vermesine neden olur. İlgili durum, beyin kimyasallarının dengesini bozarak derealizasyon semptomlarına yol açar. Sürekli stres altında olan bireyler, çevrelerini gerçek dışı bir şekilde algılar.
Psikiyatrik İlaçların Yan Etkileri
Bazı psikiyatrik ilaçlar, antidepresanlar ve anksiyolitikler çevreye karşı duyarsızlaşma hissine neden olabilir. İlaçların yan etkileri geçici olsa da bazı bireylerde bu semptomlar uzun süre devam edebilir. İlgili durumlarda ilaç dozunun ayarlanması ya da alternatif bir tedavi planı oluşturulması gerekir.
Derealizasyon Kimlerde Görülür?
Çocuklukta istismar ya da ihmal yaşamış bireylerde söz konusu psikolojik rahatsızlığın ortaya çıkması muhtemeldir. Bunun yanı sıra çevreye duyarsızlaşma aşağıdaki kişilerde de görülebilir:
● Cinsel veya fiziksel şiddet mağdurları
● Doğal afet, kazalar ya da savaş gibi travmatik olaylara maruz kalan kişiler
● Alkol veya uyuşturucu maddelerin etkisi altında olan bireyler
● Epilepsi teşhisi konulanlar
● Sürekli yüksek düzeyde stres veya kaygı yaşayanlar
● İş yerinde ya da özel hayatında aşırı baskı altında olan kişiler
● Yüksek derecede duyarlılık ve introspektif düşünce yapısına sahip olan bireyler
Yukarıdakilerin yanı sıra disosiyatif kişilik yapısına eğilim gösteren kişilerde de ilgili rahatsızlık ortaya çıkabilir.
Derealizasyon Nasıl Geçer?
Derealizasyonun üstesinden gelmek için ilk olarak bir uzmana danışılması önemlidir. Bu kapsamda bilişsel davranışçı terapi, bireyin düşünce ve algılarını yeniden yapılandırmasına katkıda bulunan bir tedavi yöntemi olarak ön plana çıkar.
İlaç tedavisi ise anksiyete ya da depresyon eşlik ediyorsa semptomların hafifletilmesinde etkilidir. Bunun yanı sıra düzenli egzersiz, sağlıklı uyku alışkanlıkları ve stres yönetimi teknikleri de günlük yaşamda denge sağlayarak iyileşme sürecine destek olur.
Derealizasyon ve Anksiyete İlişkisi
Derealizasyon ve anksiyete arasındaki ilişki hem psikolojik hem de fizyolojik düzeyde karmaşık bir etkileşime dayanır. Söz konusu durum, bireyin yoğun stres ya da korku yaşadığı anlarda ortaya çıkar ve bir savunma mekanizması olarak işlev görür. Anksiyete sırasında vücut, "savaş ya da kaç" tepkisiyle aktive olur. Bu süreçte beyindeki kortizol ve adrenalin seviyeleri artar. Biyokimyasal değişiklikler ise bireyin çevresini gerçek dışı veya yabancı hissetmesine yol açabilecek şekilde beynin algılama işlevlerini etkiler.
Çevreye duyarsızlaşma, anksiyetenin bir belirtisi olabileceği gibi kaygı bozukluklarıyla mücadele eden bireylerde semptomların yoğunlaşmasına da sebep olabilir. Örneğin; panik atak sırasında derealizasyon hissi, bireyin korkularını daha da artırarak durumun kontrol edilemez olduğu algısını güçlendirir.
Derealizasyon ve anksiyete bozukluğunun ortak noktası, her ikisinin de bireyin yaşam kalitesini önemli ölçüde etkileyebilecek olmasıdır. İki durumun birlikte görülmesi, bireyin kendine ve çevresine olan güvenini sarsar. Tedavi süreçleri hem kaygıyı azaltmaya hem de derealizasyon hissinin yönetimine odaklanır. Bu kapsamda bilişsel davranışçı terapi, mindfulness teknikleri ve gerektiğinde ilaç tedavileri semptomların hafifletilmesinde etkili olur.
Derealizasyon ve Şizofreni İlişkisi
Derealizasyon ve şizofreni arasındaki ilişki, algısal bozuklukların ortaklığı üzerinden değerlendirilir. Şizofreni de görülen gerçeklik algısındaki kopukluklar ve yanlış algı süreçleri, derealizasyon deneyimlerini tetikler ya da artırır. Bununla birlikte iki durumun farklı patofizyolojik mekanizmalara sahip olduğu da düşünülür.
Çevreye duyarsızlaşma daha çok disosiyatif bir süreçken şizofrenide dopaminerjik ve glutamaterjik sistemlerin disfonksiyonuyla bağlantılı nörobiyolojik değişiklikler ön plandadır. Klinik değerlendirme sürecinde derealizasyonun şizofreniye eşlik edip etmediği dikkatle incelenir. Akabinde tedavi planları, ilişkilerin kapsamlı bir şekilde ele alınmasıyla oluşturulur.
Derealizasyon Yaşanyanların Örnekleri
Çevreye karşı duyarsızlaşma yaşayan kişiler, etraflarındaki nesnelerin ya da olayların bir film sahnesi gibi göründüğünü ifade edebilirler. Örneğin; yoğun stres altında olan bir birey, günlük yaşamında karşılaştığı bir sokak veya bir binayı tanımasına rağmen bu yerlerin ona yabancı ya da tanıdık olmayan bir şekilde göründüğünü hissedebilir. Böyle bir durum da kişinin çevresinden kopukluk hissi yaşamasına yol açarak bireyin gerçeklikle bağını sorgulamasına neden olur.
Derealizasyon yaşayan kişiler deneyimlerini tanımlamakta zorlanır ve bu durumun sonucunda yalnızlık hissi artabilir. Örnek olarak; bir öğrenci, sınav stresiyle başa çıkmaya çalışırken sınıfındaki arkadaşlarını veya ders kitaplarını tanımasına rağmen bunların gerçek olmadığını ve farklı göründüğünü hissedebilir. Benzer şekilde bir travma mağduru, alışık olduğu bir ortamda kendini yabancı olarak görebilir ve çevresinin sanki bulanık bir perde arkasından izlendiğini algılayabilir.
Derealizasyon Yaşayanların Anlattıkları Nelerdir?
Çevreye karşı duyarsızlaşma deneyimlerini paylaşan bireylerin ifadeleri sıklıkla ortak temalara sahiptir. Örneğin pek çok kişi, "Bir cam fanusun içinde yaşıyormuş gibi hissediyorum" ya da "Her şey bir tiyatro sahnesi gibi gerçek ama bana ait değil," şeklinde açıklamalarda bulunur. Günlük aktivitelerde bir kopukluk hissi, duygusal tepki azlığı ve zamanın yavaşladığı ya da hızlandığına dair algı da sıklıkla bildirilen semptomlar arasında yer alır.
Derealizasyon ve Depersonalizasyon Farkları Nelerdir?
Derealizasyon, kişinin çevresindeki dünyanın gerçek olmadığını, bulanık, uzak veya yapay göründüğünü hissettiği bir durumdur. Çevreye dair algılarda bir bozulma söz konusudur. Bunun yanı sıra birey, çevresindeki nesnelerin ve olayların sanki bir sis perdesi ardında olduğunu, duyularıyla tam anlamıyla kavrayamadığını deneyimler. Ancak kişi, bu algının aslında gerçeğe uygun olmadığının farkındadır ve gerçeklikle bağı tamamen kopmamıştır.
Depersonalizasyon ise bireyin kendi bedenine, düşüncelerine ya da duygularına yabancılaştığı bir durumdur. Kişi, kendisini dışarıdan izliyormuş gibi hissedebilir ya da kendi vücuduna ait olmayan bir varlık gibi algılayabilir. Örneğin; kollarını ya da bacaklarını garip, yabancı ya da gerçek dışı hissetmesi sık karşılaşılan bir durumdur. Bunun yanı sıra söz konusu durum, bireyin kendisine dair öznel deneyimini etkiler. Genellikle bir benlik kaybı veya otomatik pilotta olma hissiyle ilişkilendirilir.
Derealizasyon Tedavi Yöntemleri Nelerdir?
Derealizasyon tedavisi, altta yatan nedenlere bağlı olarak farklı yaklaşımlar gerektirebilir ancak çoğu durumda psikoterapi ve ilaç tedavisi birlikte kullanılır. Kognitif davranışçı terapi de rahatsızlığı tedavi etmek için sıklıkla tercih edilen bir yöntemdir. KDT, bireylerin yanlış düşünce kalıplarını tanıyıp değiştirmelerine yardımcı olarak derealizasyonun tetikleyicileriyle başa çıkmalarını sağlar. Terapötik süreçte stresle başa çıkma teknikleri ve gevşeme egzersizleri de önemli bir yer tutar.
Farmakoterapi, derealizasyonun tedavisinde bir diğer önemli adımdır. Antidepresanlar ve anksiyolitikler gibi ilaçlar; depresyon, anksiyete ya da travma sonrası stres bozukluğu gibi underlying psikiyatrik durumları tedavi ederek derealizasyon semptomlarını hafifletir. Bunun yanı sıra bazı vakalarda antipsikotik ilaçlar da kullanılabilir. Tedavi süreci, bireyin semptomlarının şiddetine ve altta yatan psikiyatrik hastalıklara göre özelleştirilir. Erken müdahale ve doğru tedavi metotları, rahatsızlığın kronikleşmesini önleyerek bireyin yaşam kalitesini iyileştirir.
Derealizasyon Tedavisi Ne Kadar Sürer?
Derealizasyon tedavisi, hastanın durumuna ve semptomların şiddetine bağlı olarak değişkenlik gösterir. Tedavi süreci genellikle birkaç hafta ile ay arasında değişebilir. Erken müdahale ve uygun tedavi yaklaşımlarıyla semptomlar hızla hafifletilir.
Tedavi süreci ise psikoterapi, bilişsel davranışçı terapi ve gerektiğinde farmakoloji gibi seçenekleri bünyesinde barındırır. Terapiler, hastanın yaşadığı gerçeklik algısı bozukluklarını ele alarak semptomları yönetmeye yönelik metotlar geliştirmeyi hedefler. Aynı zamanda stres yönetimi, gevşeme teknikleri ve mindfulness uygulamaları gibi tamamlayıcı unsurların da tedavi sürecine dahil edilmesi mümkündür.
Ankara Derealizasyon Tedavisi
Ankara derealizasyon tedavisi konusunda uzmanlaşmış bir klinik olarak Erdem Psikiyatri, bireylerin duygusal ve psikolojik sağlığını iyileştirmeyi hedefler. Bunun yanı sıra derealizasyon gibi zor durumların tedavisinde çok disiplinli bir yaklaşım benimseyerek kişiye özel terapi planları sunar.
Hem bireysel terapi hem de grup terapileriyle hastaların kendilerini yeniden keşfetmelerine yardımcı olan uzmanlar, tedavi sürecinde ilaç tedavisi seçeneklerini de değerlendirir. Söz konusu profesyonel destek, bireylerin derealizasyon belirtilerini yönetmelerine ve yaşam kalitelerini artırmalarına olanak tanır. İlgili rahatsızlık hakkında daha fazla bilgi almak ve randevu oluşturmak için klinikle iletişime geçebilirsiniz.
Sıkça Sorulan Sorular
Derealizasyon Atağı Ne Kadar Sürer?
Derealizasyon atağı, birkaç dakika ile yarım saat arasında sürebilir. Ancak bazı vakalarda daha uzun süre devam edebilir. Atağın süresi ise bireyin stres düzeyi, psikolojik durumu ve çevresel faktörlere bağlı olarak değişiklik gösterir.
Derealizasyon Psikoz Bir Bozukluk mudur?
Çevreye karşı duyarsızlaşma, bireyin çevresindeki dünyayı gerçek dışı ya da yabancı olarak algılaması durumudur. Ancak ilgili durum tek başına bir psikoz olarak sınıflandırılmaz. Psikoz, kişinin gerçeklikten koparak halüsinasyonlar ya da sanrılar yaşamasıyla ilişkilidir. Derealizasyon ise daha çok bir algısal bozukluktur.
Derealizasyondan Kurtulabilir miyim?
Söz konusu durumdan kurtulmak mümkündür. Ancak tedavi süreci bireysel farklılıklar gösterir. Bu noktada terapi, stres yönetimi teknikleri ve gerektiğinde ilaç tedavisi gibi çeşitli yaklaşımlar gerekebilir. Uzman psikiyatrist ya da psikolog ile yapılacak görüşmeler, derealizasyonu yönetmek ve iyileşme sağlamak için önemli bir adımdır.